Beste: Sâdi Hoşses
Güfte: Faik Ali Ozansoy
Makam: Kürdîlihicazkâr
Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şey
Mehtâba dalıp yâr ile sohbet ne güzel şey
Dünyamızın üstünde bütün ruhlar uyurken
Dünyada senin âşıkın olmak ne saadet
Bir bitmeyecek aşk-ı muhabbet ne güzel şey
Yıldızların altında ibâdet ne güzel şey
Turgut Etingü’nün yönetmenliğini yaptığı, Gülistan Güzey, Hulusi Kentmen, Neriman Köksal, Mualla Sürer, Uğur Kıvılcım ve Atıf Kaptan’ın rol aldığı
1955 tarihli Ebediyete Kadar filminde Saime Sinan, sesi ve görüntüsü ile Yıldızlı Semalardaki Haşmet Ne Güzel Şey şarkısını seslendiriyor…
Saime Sinan 1928 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1946 yılında TRT Ankara Radyosu’nun sınavlarını kazanarak radyo sanatçısı olarak görev almıştır. İstanbuldaki gazinolardan gelen teklifler üzerine yeniden İstanbul’a yerleşen sanatçı assolist olarak sahneye çıkmıştır. Türk Halk Müziği Sanatçısı Ali Ekber Çiçek ile kuzen olan, Sinema ve Tiyatro Sanatçısı Vahi Öz ile evlenip ayrılan Saime Sinan, 11 Nisan 2008 tarihinde yaşama veda etmiştir.
Sanatçı Sadun Aksüt sanat yaşamını anlattığı “Alkışlarla Geçen Yıllar” kitabında, Sâime Sinan ile ilgili “… Saime, pire için yorgan yakan cinsinden, son derece sinirli bir kadındı. Pek ortalıklarda gözükmezdi ve onun içindir ki, dedikodusu olmamış gibidir. Sinirli oluşundan, öyle herkesle uyum sağlayacak bir kişi değildi.
En ufak bir şeyden büyük bir olay yaratırdı. Bu yüzden de sahne hayâtı çağdaşları kadar uzun sürmedi. Hatta kısa sürdü diyebiliriz. Ben kendisiyle çalıştım. Sahnede ciddi bir okuyucuydu. Ancak, çok asabi bir tabiata sahip olduğu için, geçimsizliği de had safhadaydı. Radyoda okuduğu zaman çok fevkaladelikler yaratırdı sesiyle. Çok yazık oldu, erken solan bir çiçek gibi kaybolup gitti.
Uzun yıllar sonra kendisine rastladım. Hala güzelliği yerindeydi. Yine de konuşurken sinirli idi. Boynunun sol tarafında bir yara izi, bir ameliyat izi, bir bıçak yarası gibi bir işret vardı. O sebeple de resim çektirirken sol tarafını hiç göstermezdi. “Taş plaktan Bugüne” adlı programı sunarken, Sâime Sinan’ı da buldum ve ona çok rica ettim. Fakat dil dökmelerim boşa çıktı, gelmedi.
Şunu da söyleyeyim ki, okumaya epey ürkekleşmiş olduğunu fark ettim. Mikrofondan ve dinleyici karşısına çıkmaktan çekiniyordu, üzülmüştüm. Gerçekten iyi bir okuyucu, iyi bir solistti. Şimdilerde gazinolarda assolist olarak geçinenler var ya, Saime’nin eline su dökemezlerdi. Çağdaşları, hatta kendisinden çok büyük bir ablaları hala okurken, Saime’nin ismini dahi çok kişinin bilmemesi, inanın musikimiz için esefle anılacak bir olaydır.” ifadelerini kullanmıştır.