Beste: Åževki Bey
Güfte: Recâizade M. Ekrem
Makam: UÅŸÅŸak
Usûl: Curcuna
İcrâ: Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu
21 Åžubat 2010 konseri Åžef: Fatih Salgar
Yâd ile geçmiş zamanı, ağlarım
Gizlidir derdim, nihânî ağlarım
Saklayıp eşk-i revani ağlarım
Gizlidir derdim, nihânî ağlarım
ÅžEVKİ BEY (1860 – 1891)
Åževki Bey 1860 yilında Fatih’te, Kumrulumescit semtinin Pirinççi Mahallesi’nde doÄŸdu. Babası Tarakçı Ahmed Efendi’dir. İlk öğreniminden sonra Rüştiye’ye devam etti ve buradan mezun oldu. Sesinin güzelliÄŸi ve musiki yeteneÄŸi dikkatleri çekerek Muzika-i Humayun’a alındı. Burada bulunan hocalardan, özellikle o yıllarda aynı yerde öğretmenlik yapan Haci Arif Bey’den yararlanarak musikiınizin pratik yönüne ait esaslı bilgi elde etti. UstalaÅŸtıktan sonra sarayın fasıl topluluÄŸunda hanendelik yapmaya baÅŸladi.
İçkiye düşkünlüğü ve içki alışkanlığı bu yıllarda baÅŸlamıştır. Sarayın disiplinli hayatından sıkılarak istifa etti ve saraydan ayrıldı. Bundan sonra ölümüne kadar “Gümrük Nezareti”nde katiplik yaptı. Yakın bir geçmiÅŸte yaÅŸamış olmasına raÄŸmen hayatı hakkındaki bilgilerimiz çok sınırlıdır. Yakın arkadaşı olan Ahmed Rasiın Bey bile, bir kaç paragrafın dışında geniÅŸ bilgi vermemiÅŸtir. Anlatıldığına göre ölümünden üç gün önce yeni yaptırdığı bir takım elbise giymiÅŸ, resim çektirmiÅŸ. Sonra yakın dostu olan Beylerbeyli Gümrükçü Rahmi Bey’in evine gitmiÅŸ ve aynı gece, 18 Temmuz 1891 tarihinde, daha otuz bir yaşında kalp durmasından ölmüştür. Ertesi gün cenazesi kalabalık bir toplulukla kaldırılarak, Beylerbeyi ile Kuzguncuk arasında bulunan NakkaÅŸbaba Mezarlığı’na defnedilıniÅŸtir. Ölümünden sonra o zamanki İstanbul gazetelerinde ÅŸu haber yayınlanmıştır: “Hanende-i ÅŸehir Åževki Bey cumartesi gecesi, Beylerbeyi’nde Gümrükçü Rahmi Bey’in hanesinde kalp sektesinden öldü. Musikide üstad, fakat mest ü müdam (her zaman sarhoÅŸ) idi.”
Otuz bir yıllık hayat süren Åževki Bey hep rindane yaÅŸadı. İçki alışkanlığı belki de bu kısa süren ömrün baÅŸlıca etkeni olmuÅŸtur. Ahmed Rasim Bey, çok soÄŸuk ve karlı bir kış günü tenha bir sokaktan geçerken, “bir don bir gömlek” soyulmuÅŸ ve sokaÄŸa atılmış bir kiÅŸiyi gördüğünü, yanına yaklaşınca hanende Åževki Bey olduÄŸunu anlayarak sırtlayıp evine götürdüğünü anlatır.
Åževki Bey’in musikide ilk hocası, Ticaret ve Nafia Nezareti katiplerinden Necmeddin Bey’dir. Onun asıl üstadı ünlü bestekar ve hanende Haci Arif Bey olmuÅŸtur. Bu sebeple hocasının bestekar kiÅŸiliÄŸinin bütün inceliklerini kavradığı ve onun devamı olduÄŸu kabul edilir.
Åževki Bey son yüz senenin yetiÅŸtirdiÄŸi en büyük ÅŸarkı bestekarlarından biridir. Hocası Hacı Arif Bey’in ÅŸarkı bestekarlığında açtığı çığırı geniÅŸleten tamamlayan ve bunu eriÅŸilmez yüksekliÄŸe ulaÅŸtıran Åževki Bey olmuÅŸtur. Sayın Suphi Ezgi’nin Türk Musikisi’nin nazariyelerinden bahseden kıymetli eserinin üçüncü cildinde, çeÅŸidi yirmi beÅŸi bulan ÅŸarkı ÅŸekillerine dair verdiÄŸi örneklerin bir kısmını Åževki Bey’inkiler teÅŸkil eder ki, bunlarda ve diÄŸerlerinde görülen ses, usul, geçki gibi ses mimarimize ait hususiyetler onun yaratıcı kudretinin eÅŸsizliÄŸine birer delildir.
Şevki Bey eserlerine söz olarak Recai-zade Ekrem Bey, Muallim Naci, Hafid Bey, Mehmed Sadi Bey, Reşad Paşa gibi şairlerden başka, bir çokları da edebiyat tarihimizde hiç bir iz bırakmamış şairlerin eserleri arasından seçmistir. Çoğu bir acının, bazan bir sevincin, hatta bir düşüncenin donuk ve tutuk birer ifadesi olan bu manzumelerdeki heyecan ve manalar, onun melodileri ile adeta canlanmış, daha tesirli bir mahiyet almıştır. Bu güfteler arasında çeşitli şiir şekli ve vezinle yazılmış olanlara da rastlanır.
Bestekarlık yeteneğinin çok güçlü olduğu, yarım saatta bir beste, hatta günde sekiz on eser bestelediği söylenir. Böylece bin kadar eser bestelediği halde, bunların çoğu kendisi tarafından bile unutulmuştur. Nitekim Şevki Bey ölümüne yakın bir tarihte,
“Arza layık deÄŸil amma hünerim
Nacizane bini buldu eserim ” demiÅŸtir. YaÅŸadığı sürece belirli çevrelerin dışında pek tanınmamıştır. Bu kadar verimli bir bestekâr olması bazı eleÅŸtirilere de sebep olmuÅŸtur. Bolahenk Nuri Bey’in Åževki Bey’in eserlerini beÄŸenmedigini, “Harem aÄŸaları gibi birbirine benziyor” dediÄŸini ileri sürenler de vardır.
Çok iyi hanende olduÄŸunu, temiz ve güzel uslubunu çeÅŸitli kaynaklar belirliyor. Bir süre lavta çalmaya çalıştığını, fakat baÅŸarılı olamadığını, “Kira ile aldığım lavtayı parçaladım. Ne yapayım akordu elimle, mızrabım kiriÅŸi ile, naÄŸmeleri sesimle bastıramadım” dediÄŸini Lemi Atlı naklediyor. Otuz bir yıllık bu genç ömrün, on yıllık süresi içinde ortaya koymuÅŸ olduÄŸu bin eserden günümüze bir beste, bir yürük semai olmak üzere ikiyüz ona yakın ÅŸarkısı gelebilmiÅŸtir.
Kaynak: Dr. Nazmi Özalp – “Türk Musikisi Tarihi” kitabı